Üst Düzey Yönetici Belgesi
Siyaset Bilimi Siyaset Bilimi Hakkında Herşey!İncele
Modelistlik Kursu

Marjinal Ne Demek? Marjinallik Nedir?

Kısaca marjinal ne demek? Marjinal kelimesinin ilk anlamı, farklı ve sıra dışı olandır. Toplumsal kuralların dışında kalan ve herkesten farklı yaşantısı olan kişi ve kesimler de marjinal olarak tanımlanmaktadır. Yazımızda marjinal insanların kentlerdeki istikrarsızlıktan bahsedeceğiz.

KENTLERDE YAŞAYAN MARJİNAL KESİM VE YARATTIĞI İSTİKRARSIZLIK

Marjinal nedir?

Bu makalede çarpık ve hızlı gelişen kentlerde gecekondular ve göçmenler ele alınmıştır. Sanayi devrimiyle birlikte kentlerin çekiciliği, istihdam ve eğitim imkânları sayesinde kentler cazibe merkezi haline gelmiştir. Bu nedenle kırsalda yaşamlarını sürdüren nüfusun kısa bir süre içerisinde kentleri tercih etmeleriyle birlikte kentlerde bazı sorunlar baş göstermeye başlamıştır. Yerleşik kentli insanlarla, kırsaldan kente gelen insanların yaşam tarzlarının ve yaşantılarının farklılıkları bazı sorunları ve siyasal istikrarsızlığı da beraberinde getirmiştir. Bu istikrarsızlığa sebep olan marjinal kesimlerdir. Modern kentleşme yolunda gecekonduların ve göçmenlerin yarattığı istikrarsızladır.

Anahtar Kelimeler: göçmenler, marjinallik, gecekondular, nüfus, uyum, yaşam koşulları, marjinal ne demek, marjinal kişi

1. Bu marjinal kesim/ler nedir, kimdir?

marjinallik

Marjinal kesim ya da kesimler aykırı, sıra dışı ve farklı davranışları olan kişi yada gruplara diyebiliriz. Farklılık neye göre belirlenir. Bir kişinin kendi tercihleri nedeniyle yapmış olduğu eylemler, yaşam tarzları ve davranışları nedeniyle bu kişilere marjinal demek doğru mudur? Bir arada yaşamak zorunda olan insanlar zaman içerisinde yaşamlarını kolaylaştırmak için bazı kuralları koymuşlardır. Bu kurallar kanunların aksine yazısız olup buna örf, adet ve gelenek gibi kavramları örnek gösterebiliriz. Toplumun koymuş olduğu kurallara uymayan ve uymak istemeyen kişilere marjinal denilmektedir. Bunlara örnek olarak toplumun alışık olmadığı davranışlar vardır. Yirminci yüzyıl ortalarına kadar kadınların pantolon giymeleri, erkeklerin küpe takmalarına toplum alışık olmadığı için hoş karşılanmaz ve bu kişilere marjinal denilirdi. Zamanla toplum sıra dışı davranışlara alışırlar ve sıradan hale gelir. Günümüzde kadınların pantolon giymeleri, erkeklerin ise küpe takmaları sıradan hale geldiyse marjinallik dönemsel yada zamansaldır.

2. Niçin marjinaller?

Kente göç ederek yaşamını devam ettiren ilk kuşak göçmenler kendilerini göç ettikleri yere ait hissedememeleri bazı sorunları beraberinde getirmektedir. Göçmenler kültürlerini sürdürebilmek için bazı alışkanlıklarından vazgeçmezler. Köylerde ve kasabalarda sokaklarda davullu zurnalı düğünler tercih edilirken, kentlerde düğün salonları tercih edilir. Kırsaldan göç edenler sebzeleri kendileri yetiştirip tüketmek isterler, kentliler ise market ve pazardan hazır almaya alışmışlardır. Göçmenler daha önce yaşadıkları yörelerde giyim tarzları, yemek kültürleri, şiveleri farklıdır. İlk kuşak göçmenler yaşadıkları kente hemen uyum gösteremeyebilirler. Bu gibi farklı yaşam tarzları çatışmalara sebep olur. Çünkü farklı giyim tarzları ve yaşam tarzları nedeniyle yerleşik kentliler göçmenleri yaşam tarzları nedeniyle marjinal olarak kabul ederler.

3. Sebep oldukları istikrarsızlıklar nelerdir?

Bu marjinal gruplara göçmenleri örnek gösterebiliriz. Yazımızın girişinde bahsettiğimiz gibi sanayi devrimi ile birlikte insanların yaşam kalitesinin daha yüksek olacağını düşünerek kentlerde yaşamaya karar vermesiyle yaşanan sorunlar. Kentlerin hazırlıklı olmadığı bir biçimde nüfusun hızla artması bazı sorunları beraberinde getirmektedir. 1965 yılında yapılan nüfus sayımında İstanbul’ un nüfusu nüfus sayımına göre 2 milyon civarında iken, 1980 yılında bu sayı 5 milyona yaklaşmıştır. Günümüzde ise bu sayı 15 milyona yaklaşmış. Bu hızlı artış sonrası kentlerin ekonomik fonksiyon, kültürel fonksiyon, idari ve siyasi fonksiyonlarında istikrarsızlıklar kaçınılmaz olmuştur.

Bu sorunların başında daha çok kente göç eden insanların kent yaşamına entegrasyonu ile ilgili problemlerdir. Bu problemler kentli insanlarla, kırsalda yaşamlarını sürdürürken kente sonradan yerleşen insanlar arasında yaşanan sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlardır. Kentte daha önce yerleşik yaşayan insanların ekonomik yönden avantajları daha fazladır. Buna örnek olarak ekonomik anlamda ev, iş ve araba sahibi olmaları, sosyal anlamda ise iyi bir eğitim almaları ve çevrelerinin geniş olmaları olarak gösterilebilir. Çünkü kentte yaşamak için ekonomik bir güce sahip olunması gerekir. Gelişmekte olan bir ülkede hane halkların aylık gelirleri yoksulluk sınırı altında hatta açlık sınırında bile denilebilir. Geçim sıkıntısı yaşayan ailenin eğitim seviyesi düşük bireyleri kötü yola düşebilir. Örneğin, hırsızlık, kapkaç, fuhuş vb. gayri meşru yollara düşerek toplum huzurunu olumsuz yönde etkiler. Bunun için geçim sıkıntısı yaşayan insanlar için farklı politikalar üretilip yeni iş imkanları sunulması gerekir. Nüfusun olduğundan fazla olan kentlerde bu politikalar üretilmeze siyasal istikrarsızlıklar kaçınılmaz olur.

4. Bunların yaşam hakkı yok mudur?

Marjinal insan ne demek? Marjinal insanların herkes gibi yaşam hakkı vardır. Bu insanları dışlamak yerine topluma uyum sağlamaları sağlanıp, ötekileştirilmemesi gerekir. İnsanların kentlerde insanlık onuruna yakışır bir biçimde eşit olarak yaşamaları ve yaşamaları için uygun zeminin hazırlanması gerekir. Eğitim düzeyi düşük, okuma yazması olmayan kişilerin topluma entegrasyonu için devlete büyük bir sorumluluk düşmektedir. Gecekonduları kentsel dönüşüm kapsamında daha iyi yaşam alanları oluşturulması gerekir.

5. Bu istikrarsızlıkların çözümünde yerel yönetim birimlerine düşen başlıca pratik görevler nelerdir?

Anayasanın 56.maddesine göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Anayasanın 56.maddesinden de açıkça anlaşıldığı gibi bu sorunları çözmek devletin ödevidir. Bu istikrarsızlıklara pratik çözüm olarak izlenecek politikaların başında sosyal yardımlar ve eğitim olmalıdır. Yerel yönetimler birey, aile ve toplum refahını arttırmak amacıyla ihtiyaç sahibi kesimler öncelikli olmak üzere tüm toplumu hedefleyen katılımcı anlayışla adil ve arz odaklı bütünsel sosyal politikalar üretmelidir. Soysal bir patlama olmasını önlemek için: öncelikle işsizliğe çözüm üretilmesi gerekir. Herhangi bir mesleği olmayan bireylere belediyeler ve ilgili kurumlarca ücretsiz olarak meslek edindirme kursları düzenlenerek meslek sahibi yapılmalıdır. Ayrıca işi olup asgari ücretle ailesinin geçimini sağlamaya çalışan ancak almış olduğu ücret asgari geçim standartlarının hatta açlık sınırının altında kalan ailelere de kaymakamlıkların sosyal yardımlaşma vakfından yardım edilmelidir. Belediyeler ise aş evleri açarak günlük kalori miktarını sağlayacak gıda yardımı yapmalıdır.

Dr. Ümit USLU

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK YAZILARIMIZ;